Kimse pahalıdan satmasın kendini, biz bilirizherkezin indirimli günlerini. Gidene üzülme başkasına g...idiyordur,gelene sevinme başkasından geliyordur... Biz üç kişiyiz; BEN, KEYFİMVE KAHYASI... Beni tanıyan bilir, bilen anlar, anlayan susar,anlamayan uzar. Ayık ol, panik yapma, rahat ol bak dalgana, üç günlükdünya n......e sana kalır ne de bana, giden dönüyorsa bırakdönsün NE KAYBETTİĞİNİ BİRDAHA GÖRSÜN!..

19 Şubat 2009 Perşembe

PU HA HA :-))

İnsanlığın ilk varolduğu dönemde , adamın biri seytanı yakalamaya karar vermiş.
Ancak bunun için 40 yıl Tanrı'ya ibadet etmesi gerekiyormuş.
Karısıyla , dostlarıyla ve bütün dünyayla ilişkisini kesmiş, kendisini ibadete adamış.
40 yıl sonra Tanrı , ibadetinin karşılığı olarak ona ağzı kapalı bir şişenin içinde seytanı sunmuş. Artık özgürmüş adam.
Dünyada neler olup bittiğini görmek, nelerin değiştiğini ögrenmek için sabırsızlanıyormuş.
şişeyi karısına teslim etmiş, ona iyi sahip olmasını söylemiş ve dışarıya çıkmiş.
Kadıncağız şeytanı çok merak ediyormuş.
Ve merakına yenilip şişenin ağzını açıvermiş...
Açar açmaz da şeytan şişeden fırlayıp çıkmış ve gülmeye başlamış.
Merakına engel olamadın ve kocanın 40 yıllık emeğini boşa çıkardın " diye alay etmiş kadınla. Yok canım " demiş kadın. "Sen hiç o şişenin içinde olmadın ki
Nasıl olur? " diye haykırmış şeytan. "Sen de gördün...
şişeden çıktım ben !
Hiç o şişenin içinde değildin, inanmıyorum buna.
Nasıl küçücük şişeye girebilirsin ki?
Kafası atmış şeytanın .
Gireyim de gör! demiş ve yeniden şişenin içine girivermiş.

işte böyle...
Adamın şeytanı hapsetmesi 40 yılını,kadının ise yalnızca 5 dakikasini almış.

şeytan da şöyle isyan etmiş Tanrı'ya :"TANRIM , MADEM KADINI YARATACAKTIN , O ZAMAN BENi NEDEN YARATTIN ? ":-))))

Sevildinmi böyle sevileceksin.....‏












Bir gün küçük bir kız oturup annesinin mutfakta bulaşıkları yıkamasını seyrediyordu.
Aniden annesinin saçlarında beyazlar olduğunu fark etti.

Annesine baktı ve merakla sordu, "Neden saçında beyazlar var anne?

Annesi yanıtladı, "Her yanlış yaptığında, beni kızdırdığında, mutsuz ettiğinde, saçlarımdan biri beyazlar"Küçük kız bu cevap üzerinde bir süre düşündü ve sonra sordu,

Anne, anneannemin tüm saçları nasıl bembeyaz oldu?"

11 Şubat 2009 Çarşamba

ESKİ BİR TAPINAK DUVARINDAKİ YAZIT M.Ö 900

Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sükûnette huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Bağışla ve unut.
Ama kimseye teslim olma.
İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları;
çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.
İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
Aşka burun kıvırma sakın;
o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir.
O bahçeye lâyık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlâksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.
Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlûp olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme;
gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla.
Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir…
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır.
Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları?
Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.
Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen, erdemli ol.
Eninde sonunda bütün servetin sensin.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya, yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır.

2 Şubat 2009 Pazartesi

BOĞAZIMDA DÜĞÜMLENMİŞ KEŞKELER VAR

Biraz hayattan, biraz benden ama en çok da senden,
Duygusal atık gibi, ağzımda bıraktığı tadı...
Dişlerime çarpıyor keder, yutmaktan korkuyorum
Şöyle, derinden bir nefes alamıyorum,
Boğazımda düğümlenmiş "keşkeler" var....
İsyan etmeyi özledim...

Biliyorum,
Kocaman bir bulut geçiyor içimden,
Sel götürdü mevsimlerimi, baharlar şaşkın ve kaygılı...
Her yağmurda öfkem ıslanıyor, ben kusuyorum
Ciğerlerimde yoğun bir toprak kokusu
Öksürdükçe çamura bulanıyor en derinim.....

1 Şubat 2009 Pazar

ÖNYARGI

Bir zamanlar dört oğlu olan bir bilge kişi varmış.
Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini ve önyargılı olmamalarını öğretmek için onları eğitmek istemiş.
Her birini sırayla uzak bir yerde bulunan ağacın yanına gidip ona bakmak için göndermiş .
İlk oğlan Kışın gitmiş, ikincisi İlkbaharda, üçüncüsü Yazın, sonuncusu Sonbaharda gitmiş.
Sonra birgün hepsini bir araya toplamış ve ne görüklerini sormuş.
İlk oğlan ağacın çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş.
İkinci oğlan, ‘Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı,’ demiş.
Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş, ‘Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir güzellik görmemiştim,’ demiş.
Sonuncu oğlan, hepsinin de haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıyor olduğunu bildirmiş.
Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş,
Çünkü hepsi farklı mevsimlerde bu ağacı görmeye gitmişlermiş.
Onlara; ’bir ağacı veya bir insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını,’ anlatmış. Ya’da neye sahip olup olmadıklarını…
‘Gerçekleri ancak sonunda, dört mevsimi de yaşadıktan sonra görürsünüz.
Eğer Kışın vazgeçerseniz İlkbaharın nimetinden olursunuz;
Yazın güzelliğinden ve Sonbaharın bereket ve bütünlüğünden de.

ALPHONSE KARR


AŞK'a DAİR...!

Kalıplar, ezber, önyargı… aşk bunlardan uzaktır!
Kalıp tanımaz, ezberi yoktur, önyargıya kapalı, hayrete açıktır…! Yazıyordu derginin birinde, hemen yazdım bir kenara olur ya günün birin de bir yerde lazım olur diye.
Bu gün bu paragrafı okuyunca ne iyi etmişimde yazmışım dedim… İnsan okuyunca AŞK nedir? Sorusuna cevap verme şıklarına bir yenisi daha ekleniyor.
Ama bu başka, ne kadarda doğru sözleri doğru yerde kullanmış yazan değil mi?
En azından yazabilmiş… oysa orta da o kadar çok aşkı harcayanlar var ki, görünce insan hayrete düşüyor!
O kadar hızlı tüketiyoruz ki hayatı, DEĞERLERİMİZ değmez oluyor… ‘’amaaan birisi giderse, yenisi gelir diyoruz, sonra yürümüyor ilişki
gelen gideni aratırmış ‘’ diyoruz…!
Kumdan kalelerimiz var ya, yıkılırsa yenisini yaparız diyoruz…Elimizdekilerin değerini bilmiyoruz, gittikçe yozlaşıyoruz görmüyoruz, oyuncağımız kırılınca yaramaz çocuklar gibi ortada kalıyoruz!
Evet hepimiz ortadayız, en iyimiz birkaç metre çember dışında o kadar…!