Kimse pahalıdan satmasın kendini, biz bilirizherkezin indirimli günlerini. Gidene üzülme başkasına g...idiyordur,gelene sevinme başkasından geliyordur... Biz üç kişiyiz; BEN, KEYFİMVE KAHYASI... Beni tanıyan bilir, bilen anlar, anlayan susar,anlamayan uzar. Ayık ol, panik yapma, rahat ol bak dalgana, üç günlükdünya n......e sana kalır ne de bana, giden dönüyorsa bırakdönsün NE KAYBETTİĞİNİ BİRDAHA GÖRSÜN!..

22 Aralık 2008 Pazartesi

Eskiden kadın olmak daha kolaydı.Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Sadece eşinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve çalışan kadına acınırdı. Kadın çalışıyorsa, evine bakamayacaği düşünülürdü, zaten kadın bekarken çalışıyor idiyse bile evlenince evinin kadını olurdu. 90'lı yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi, artıkçalışmak ekonomik olarak özgürlesmek istiyordu. Önce üniversite okumaya ,sonra çalışmaya basladı. Bu kadının hoşuna gitmişti. Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu.Artık çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu.Yaşasın özgürlük...Çalışan kadın artık işkolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu. Zirveye ulaşmıştı. Birçok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yönetici kadın oldu.Doksanların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız ve işkolik 30 lu yaşlarında kadınlarla doluydu.. Bu çalışan kadına yetmedi, cıtayı biraz daha yükseltti. Artık hem evli ve hem de başarılı çalışkan kadın olmalıydı.Çalışan kadın etrafına bakındı. Başarılı, paralı koca adayları gözden geçirildi. Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi.İnce ruhlu, şaraptan anlayan, 14 Şubat'ta muthiş sürprizler yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde başbaşa tatillere götüren, yaşamayı seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapışıldı.Yurt dışından gelinlikler getirtildi. Otellerde muhteşem düğünler yapılıp, Maldivler'e ya da Bali'ye balayına gidildi. Balayından sonra calışan kadın hızla iş başı yaptı. Gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken artık akşam yemeğini de düşünmeye başlamıştı. Akşam ne yenmeli, nereye gidilmeli, eşinin gömlekleri, pantolanları ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciyegitti mi geldi mi, marketten alınacakların listesini cıkar, iş çıkışı git al, eve gel, akşam yemeğini hazırla.... Çalışan kadın artık mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı. Üzülünce derdini paylaşan, hastalanınca ona bakan, ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek şevkatli ellere sahipti. 15 saat koşturmak kadına vız geliyordu. Etraf bu şekilde koşuşturan, ev ile iş arası çift vardiya çalışan Kadınla doluydu. Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35 ine yaklaşıyordu.Biyolojik saati 'bebek, bebek' diye uyarı vermeye başladı. Evet çalışan kadın hemen çığlıklar atmaya başladı 'Bebek de yaparım kariyer de ' diye...Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular. Çalışan kadınlar ajandalarına ve işlerinin temposunauygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladılar. 1-2 ay sonra guzel haberler sırayla gelmeye başladı,çalışan kadınlar hamileydiler. Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi.Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile diyetleri alındı, bol bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, turşu, börek, erik aşerilmiyor,karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden. Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti. Hemen onlarca hamilelik, bebek büyütme kitapları alındı, bir çok internet sitesine üye olundu, Yoga ve anne-baba kurslarına yazılındıi.Çalışan hamile kadın artık gün gün takip ediyordu bebeğinin gelişimini. Bugün 43. gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59. gün, parmakları oluştu... 89. gün, bugün ilk defa hıçkırdı... 210 uncu günden sonra artık bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek.Sonunda mutlu gün geldi. Çalışan kadın artık anneydi. 3-4 aylık izinden sonra
çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbaşı yapmıştırArtık başarılı bir yönetici, iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu. Bebek büyüdükce, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesilerini çocuğuna ayırdı. Artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya başladılar. Yaş günü partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol,tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, digeri başlıyordu. Çalışan kadına bu da yetmedi. Artık hem çalışıyor, hem iyi bir eş olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapıyordu. çalışankadın çitayı birkez daha yükseltti. O artık evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı, organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı, çocuğuna ve eşine özel günlerde pastalar yapabilmeli, bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi. Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya basladılar. Evlerine ekmek yapma makinaları aldılar,toplantı aralarında bir birlerine yemek tarifleri vermeye başladılar, 'Dün nefis bir cavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini vereyim' 'Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir akşam gelin de size de yapayım' Bakalım çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek? Gelelim erkeğe...
Bu surec içerisinde calişan erkek ise çıtasını hiç yükseltmedi.
80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep TV izliyor,bira içiyor ve maça gidiyordu...

17 Aralık 2008 Çarşamba

GÜNAYDINNNNN:-)))

Hişt Baksana Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin.. Penceri aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart Çek kızarmış ekmek kokusunu içine, Bak güzelim kahvaltının keyfine.. Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis, önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, ohhh şöyle bir hafifle Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,sen çok darda iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor.. Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.. Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire Sizden ala misafir mi var bu dünyada Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun, Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun? Ama en önce ve illaki sağlık olsun!

KAVAK YELLERİ

İYİMSER KOCA

Karı koca birlikte tatile çıkarlar.
Gittikleri yerde kamp kurarlar.
Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.
Birkac saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır.
Adam uyku sersemidir güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır 'Ne oldu?
Ne istiyorsun?' diye sorar.'
Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle. '
Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir: '
Bunun için mi uyandırdın beni?.
Baktım işte.
Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.'
Karısı tekrar sorar: '
Peki, bu sana neyi gösteriyor?'
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir: '
Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum.
Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum.
Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu, Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.
Niye sordun bunu bana?
Sana neyi gösteriyor?' '
Çadırımızı çalmışlar...''