Kimse pahalıdan satmasın kendini, biz bilirizherkezin indirimli günlerini. Gidene üzülme başkasına g...idiyordur,gelene sevinme başkasından geliyordur... Biz üç kişiyiz; BEN, KEYFİMVE KAHYASI... Beni tanıyan bilir, bilen anlar, anlayan susar,anlamayan uzar. Ayık ol, panik yapma, rahat ol bak dalgana, üç günlükdünya n......e sana kalır ne de bana, giden dönüyorsa bırakdönsün NE KAYBETTİĞİNİ BİRDAHA GÖRSÜN!..

30 Kasım 2008 Pazar

BUNA HİÇ YORUM YAZILAMAZ HERALDE

Bir kuş soğuk bir kış gününde yiyecek bulabilmek için kanat çırpıp duruyormuş.
Hava o kadar ayazmış ki, minik kuş dayanamayıp karın üstüne düşmüş.
Kuş çaresiz, soğuk karın üstünde ölümübeklerken ordan geçen bir inek kuşun
üstüne sıçmış.
Kuş öyle bi sinirlenmiş ki, kanatları donmamış olsa, kalkıp ineği dövecek..bi de
bakmış ki bokun sıcaklığı ile kanatları çözülmüş,yaşama geri dönmüş.
Öyle bi sevinçle ötüyomuş ki, ordan geçen bi kedi de bunun sesiniduymuş ve
boku eşeleyip kuşu çıkarmış.
Kuş buna çok sevinmiş, tam kediye teşekkür edecekmiş ki, kedi onu yemiş..

1-HER ÜSTÜNE SIÇANI DÜŞMAN SANMA
2-SENİ HER BOKTAN ÇIKARANI DOSTUN SANMA
3-EN ÖNEMLİSİ BOKUN İÇİNDE MUTLUYSAN SESİNİ ÇIKARMA

28 Kasım 2008 Cuma

BİR KARAFATMA'NIN GÜNLÜĞÜ

Dün gece yine ölümle burun buruna geldim.
Kendime bir zarar geleceğinden değil ama karım Cemile ne yapar sonra.
Biz akşam yemeğimizi genelde saat 11-12 gibi yerdik, ama evs ahiplerimizin misafiri geldiğinden geç vakitlere kadar yatmadılar.
Neyse ki konukların gitmesiyle birlikte uykuya daldılar.
Bir süre ortalığın sakinleşmesini bekleyip, yiyecek toplamaya başladım.
Bugün misafirler geldiği için menü çok zengindi.
Pasta ve börek kırıntılarına bayılırız.
Her neyse ben nevaleyi toplarken birden mutfağın ışığı yandı ve 'Aaaaaa!
Karafatma' diye bir ses duydum.
Salak adam, ben bir erkeğim Fatma da nereden çıktı.
Benim adım İsmail.
Böyle şeylerdelikanlıyı bozar.
Hadi beni karımla karıştırdın diyelim.
Sen ne kadar korkak bir adamsın.
Benim kaç katım büyüklüğünde olmana rağmen bu bağırış da ne böyle?
O korkunç sesin kesilmesiyle birlikte, sanki ben ona bir bok yapmışım gibi beni kovalamaya başladı.
İnanın o kadar da dikkat ediyorum, tabak, çanak bardak üzerinde dolaşmamaya çünkü bu dingilin karısı çok titiz.
Bazen diyorum ki bu gıcıkların misafiri geldiğinde git ortalarda dolaş böylelikle utanılacak duruma düşsünler.
Ama yapamıyorum işte.
Ne olursa olsun, ekmek yediğin tekneye kötü gözle bakmamak gerekir.
Ben eve geldiğim ilk yılları hatırlıyorum da ne güzeldi o günler.
Rahmetli kayınbabam ve kayınvalidem beni evlerine kabul etmişlerdi.
O zamanlar rahattık, çünkü evsahibimiz Rıza amca kördü.
Bu sebeple evin heryerinde serbestçe dolaşabiliyorduk.
Hatta Rıza amcayla aynı sofrada yemek yediğimiz günler de oldu.
Gerçi bizleri görebilseydi nasıl davranırdı bilmem ama o hep yüreğimizde yaşayacak.
Rıza amcanın durumu pek iyi sayılmazdı, memur emeklisiydi.
Bu evde rahmetli karısınınmış, bu yüzden yiyecek konusunda bu kadar fazla seçeneğimiz yoktu. Ama daha mutlu ve huzurluyduk.
Rıza amca bir gün görünmez kazaya kurban gitti.
Gerçi onun için bütün kazalar görünmezdi.
Rıza amcanın toprağa verildiği gün biz de oradaydık.
Karşı komşusu Osman Zeki bey bize geldiğinde ceketini asmıştı.
Biz de bunu fırsat bilip ceketin cebine girdik.
Ardından Osman Zeki beyle birlikte mezarlığa doğru yola koyulduk.
Rıza amcanın üç tane oğlu vardı ama bugüne kadar sadece nüfusta gözüküyorlardı.
Hayırsızlar daha ilk günden evi satışa çıkardılar.
Evi şu anda oturan adam ve karısı satın aldı.
Eve ayak basmalarıyla kayınbabam ve kayınvalide mi öldürmeleri bir oldu.
Adam sonra iğrenerek cansız bedenleri kağıda sararak çöpe attı.
Sanki kendisi çok temizmiş gibi.
Halbuki tuvaletten çıktıktan sonra ellerini yıkamadığına defalarca şahit oldum.
Şimdilerde kendine üzerinde rahmetli kayınvalidemin resmi olan bir ilaç almış, durmadan üzerimize sıkıp duruyor.
Kayınvalidem Sultan hanım gençliğinde fotomodel olduğu için bu tür ilaçların üzerinde resmi bulunuyor.
Hatta bir iki reklam filminde de oynamıştı.
Ama evlenince mecburen bıraktı.
Çünkü kayınbabam tam bir Osmanlı erkeğiydi.
Bugüne kadar rahmetli Rıza amcanın anısına bu evde oturduk, artık daha fazla dayanacak halimiz kalmadı.
Eşe dosta haber saldık.
Kendimize göre bir ev bulur bulmaz taşınacağız buradan.
Belki de sizin evinize yerleşiriz, hayat bu belli mi olur

27 Kasım 2008 Perşembe

EVLİLİK

EVLİĞİN İLK HAFTASINDA:
Damat:
Ah! Nihayet rüya gerçek oluyor!!

Gelin: Senden ayrılmamı ister misin?

Damat: Hayır! Bu lafı bir daha asla söyleme!

Gelin: Sen.. Bana aşık mısın?

Damat: Taaaabiki.

Gelin: Beni terketmeyi düşünür müsün?

Damat: Tabi ki hayır.

Gelin: Peki bana bir öpücük verir misin?

Damat: Evet hem yüzüne hem gözüne.

Gelin: Peki bana bir gün vuracak mısın?

Damat: Asla! Ben o tür erkeklerden değilim.

Gelin: Sana güvenebilir miyim?

Damat: Evet.

Gel : Aşkım
EVLİLİĞİN YEDİNCİ SENESİNDE:
[ lütfen yukarıdaki konuşmayı
aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz bu kez !!!!]

ÇAY DEYİP GEÇME

ÇAY'I ÇOK SEVDİĞİMİ, SÖYLEYİNCE, YAŞLI BİR TEYZE ANLATTI

GEÇENLERDE...

BAKKIZIM DİYE BAŞLADI SÖZE:

ÇAYIN ALT DEMLİĞİ EVDEKİ KAYNANADIR;

DEVAMLI KARNAR DURUR...

ÜST DEMLİK EVDEKİ GELİNDİR;

ALT DEMLİK KAYNADIKCA O OLGUNLAŞIR,DEMLENİR...

GELİNİN KOCASI İSE BARDAKTIR;

BİRAZ KAYNANA DOLDURUR ONU BİRAZDA GELİN...

ÇOCUKLAR ÇAYIN ŞEKERİDİR; TAT VERİR...

GÖRÜMCE İSE ÇAY KAŞIĞIDIR;

ARADA BİR GELİR VE KARIŞTIRIR GİDER...

KAYNATAYA GELİNCE;

O DA BARDAK ALTIDIR;

DÖKÜLENLERİ BİR ARYA TOPLAR...

ÇAY DEYİP DE GEÇMEMEK LAZIM DEMEK Kİ ...


26 Kasım 2008 Çarşamba

2008 Yılında Yaşamak


1. Şifrenizi yanlışlıkla mikro dalga fırınınıza girmeye çalışıyorsanız

2. Gerçek iskambil kagıtlarıyla yıllardır fal bakmadığınızı fark ettiyseniz

3. 3 kisilik ailenize ait 15 adet telefon numaranız varsa

4. Yan masada çalışan arkadaşınızza e-mail gönderiyorsanız

5. Arkadaşlarını ve yakınlarını arayamama sebebin e-mail adreslerinin olmamasıysa

6. Alışverişten dönerken evinize aldıklarınızı taşımaya yardım edecek birinin olup olmadıgını
anlamak için cep telefonunuzu kullanıyorsanız

7. Televizyondaki her reklam, ekranın altında bir web adresi içeriyorsa

8. Sabah uyandığınızda kahvaltıdan önce online oluyorsanız

10. Gülümserken başınızı yana yatırıyorsanız :)

11. Bu yazıyı okuyorsanız, başınızı sallıyor ve gülümsüyorsanız

12. Listede 9. maddenin olmadığını fark edemeyecek kadar mesgulseniz

13. Yukarı çıkıp listede 9. maddenin olup olmadığın kontrol ettiyseniz

ve şu an kendi kendinize gülüyorsanız
2008 Yılında yaşıyorsunuz demektir.

24 Kasım 2008 Pazartesi

Urfalının biri mezarında yatan babasını ziyaret ediyor


Babo nasısan, eyimisen?
Gene Fatihayı gaptın, keyfin yerinde.
Oraları bilmem amma...
Buraları bura olmaktan çıhmış gayri.
Mezarıydan galksan, gafayı yersen.
Öldüğüye sevinirsen.. .
Sıra geceleri bitti artık. Şindi Bitliste beş minare de yok.
Hasangalasında caketim de galmamış.
Hem Urfa dağlarında ceylanlar da gezmiy.
Herkes: Şak-şuka, şaka da - şuka söylüy...
Ne mırranın, ne de gayfenin dadı galdı,
Gayfenin neslisi çıkmış, südü de içinde.
Gaçak çay da hepden gaçak olmuş, Sallama içiyler..
Ahhh.. Şu gavur icadı televizyon yokmu?
Tam üç tene eve aldım, gene de acans dinliyemiyem.
Gumasının yüzünden gocasından ayrılan böyük gız, Yaseminin penceresinden bakmazsa göremiymiş.
Öbür oğlan Gurtlar Vadisi.
Hele o güççüğü yokmu ?
Sen görmedin. Saçını hep Amerikan kesdiren, Gözü , gulağı oynuy namıssızın.
Acun Firarda diy, başka bişey demiy
Turizm dersine eyi geliymiş.
Valla yalan, Mahsadı çıbıldak garılara baha...
Torunun Şehmuzla iftihar etmelisen,
Aletirik Mehendisi çıktı. İş bulamadı, galdırım mehendisiyem diy.
Galdırım da yok ya, çamırlarda debeleniy, duruy...
Babo bi de telefon çıkmış, minnacık. Şalvarın cebine on tene sığar şerefsizim.
Tele-fon amma teli, meli yok. Eyi bişey de çok yalan söylüy.
Ben Siloyu tarlada görüyem, Aradığın gişiye ulaşılmıy diy.
Ancaaa foturaf bilem çekiy vallaha...
Bu cümma rühuya hatim indirecektik; Mevlüt Hoca nazlanıy,boğazı ağrıymış.
Yoh gendini üçaylara hazırlıymış...
Eve iki tene CD göndermiş, Bunuyla gırk hatim iner demiş.
Eh..Sen de bunuyla idare edersiy.
Dünya işleri bitmiy. Şindi bana müsade;
Aşağı kepir tarlaya gidiyim.Golf oynuyacağım da...

ANNEYLE BABANIN FARKI‏











23 Kasım 2008 Pazar

Şeref abii...Gönderdiğimiz mesajlar tekrar geri geldi.
Email adreslerinin doğru olduklarına eminmisin






Erkeği tanımlamanın en güzel yolu onu meyvelere benzetmektir
20*yaşında hindistan cevizi gibidir.(Çok şey vaat eder; az şey verir.)
30*yaşında mantar gibidir.. (Tehlikeli ama lezzetli.)
40*yaşında karpuz gibidir.. (Büyük,yuvarlak ve sulu)
50*yaşındamandalina gibidir..(Mevsimi yılda bir gelir.)
60*yaşında kuru üzüm gibidir (Kuru,buruşuk ve ucuz.. !)
70*yaşında kelek gibidir..(Turşusu kurulur.)

Kadını tanımlamanın en güzel yolu onu toplara benzetmektir
20* yaşında futbol topudur.. (22 kişi peşinden koşar.)
30* yaşında basketbol topudur.. (10kişi peşinden koşar.)
40* yaşında golf topudur.. (1 kişi peşinden koşar.)
50* yaşında pingpong topudur.. (2 kişi birbirine atar.)
60* yaşında voleyboltopudur.. (Kimse tutmak istemez.)
70* yaşında yakar toptur..Herkes kaçar.)

10 Kasım 2008 Pazartesi

Kıssadan hisse




-Sen niye yüzmüyon len.
-Mayomu unutmuşum.
-Olsun olum bütün ayılar denize artık donla giriyor.

BABA


Evimizin direği, altın gibi yüreği

Eşek gibi çalışır, sanki sağmal ineği



Ona biz BABA deriz, o getirir biz yeriz

Bulamayız dünyada onun gibi bir keriz



Varlık yokluk bilmeyiz, sıramızı vermeyiz

Sparişler gelmezse babamızı sevmeyiz



Hasta oldum diyemez, biz doymadan yiyemez

Ne man kafa varlıktır, yeni bir şey giyemez



Etrafını sararız, köpek gibi dalarız

Dediklerimiz olmazsa anamızı salarız...

8 Kasım 2008 Cumartesi

9 DOĞRUNCA




6 memeye 9 yavru olunca sonuç ortada. Bu gariplere de bir sütannesi bulmak lazım

DEVİR DEĞİŞTİ





Çocukken durum böyle.

Büyüyünce işler değişiyor.

Ama kız da askıntı olmakta haksızdeğil.

Böyle yakışıklı bir delikanlıyı kim kovalamaz ki...

4 Kasım 2008 Salı

Kocamın cocuk hali...


Bu resme bakınca Kenan'ı küçüklüğünü görür gibi oldum... O zamanlar yaptığı kayıga öyle bir binmiş ki indirebilene aşkolsun... Gece gündüz devam eden bu seyirden geriye hayat limanında bekleyen yalnız bir eş bir de ertelenen umutlar kaldı...

Hem gider hem de ağlar



Hindistan’da hükümetin kadın ticaretini sınırlama kararını protesto eden hayat kadını...
Aslında bakışlarında kendini protesto eden bir mana var... Bu işi yapmak belli ki ona mesleğini icra etmekten daha ağır gelmiş...

Ağlamakla gülmek kardeş...


Onu hep gülerken gördük... Hüzünlü olduğunda bile dişlekliği örterdi kederlerini... Hatta çirkinliğini bile... Ama bu kez tazelenen hüzünlerini bütün çıplaklığıyla dışa vurmuş... En derin cocukluk acılarına sürüklenmiş memleketindeki yoksul çocuklara yardım ederken... Ona ağlamanın da gülmek kadar yakıştığını biz de orada farkettik... Ve bir şeyi daha farkettik... Ağlamak da çirkinliğini gülmek kadar örtmüştü... Eeeee! Boşuna mı demişler 'Ağlamakla gülmek kardeştir' diye....